Higgs Alanı ve Tanrı Parçacığı Arayışı!

 

CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi) deneyinde aranan aslında “Higgs Parçacığı” dır (Higgs bozonu). Peki Higgs parçacığı nedir ve en önemlisi neden bu kadar önemlidir? 1964 yılında Peter Higgs ve arkadaşlarının geliştirdiği kurama göre, evrenin ilk oluşumu sonrasında (büyük patlama) ortaya çıkan tüm parçacıklar kütlesiz idi. Kütlesiz parçacıklar evrende yüzerken Higgs alanı içinde idi. Bu alan içindeki bu kütlesiz partiküller ise, ancak Higgs bozonu sayesinde bir kütleye sahip olabilmektedirler. Fakat evrenin genişlemesini müteakiben simetri kırıldı ve partikül bozulumunun ağır yada hızlı oluşumu ile madde çeşitliliği meydana geldi. Örneğin, Higgs alanı parçacık olmasa da, Higgs bozonu W ve Z bozonu gibi bir parçacıktır. İşte, aranan tüm kütlesiz parçacıklara hayat veren ve onları maddeye çeviren sihirli aracı bozon CERN’deki deneylerde bulunursa ne olur bir düşünün.

Bir zamanlar “Dzyan Kitabı” diye küçük bir kitapçık okumuştum. Bu kitabın başında “Fohat” diye bahsedilen bir ruh, tüm evrende dolaşmış ve kütlesiz nesnelerin içinden geçerek onlara ruh verdiği yazılı idi. Fohat, kitapçığa göre Tanrı'nın ruhu idi. CERN deneyinde bahsedilen ve içinden geçtiği kütlesiz parçacıkları maddeye çevrilen “Higgs bozonu” ise, bugün buna “Tanrı Parçacığı” deniyor. Günümüzde yeni yapılandırılmaya başlanan LHC ve CERN deneyleri, 2008 yılı ortalarında 9 gün düzgün çalıştıktan sonra bilinmeyen bir nedenden dolayı elektromanyetik mıklatısların erimesiyle devre dışı kaldı. Onarımı bir yıl sürdü ve cihaz tekrar “Higgs bozonu” elde etmek için çalışmaya 2010 yılı başlarında başladı.

Higgs alanını deneylerde göremeyiz, ama Higgs bozonu diğer parçacıklar ile etkileştiği için CERN deneyinde görüleceği varsayılıyor. Deneylerde kullanılan foton kütlesiz ama W ve Z bozonları ağır kütleli. Oluşum için birden fazla Higgs bozonuna gerek var. Bunun içinde. Çok kısa bir süre içinde çok sayıda çarpışmaya ve çok sayıda Higgs bozonu üretmeye gerek var. Kuramsal olarak elektron ve pozitronun yok olmasıyla Higgs ve Z bozonlarının oluşması gerekir. CERN deneyinde 450 GeV hızına kadar çıkılmasına rağmen Higgs bozonu elde edilemedi. Halbuki teorik olarak 160-180 GeV hızda bulunacağı hararetle ileri sürülüyordu, olmadı. Şimdi hedef çok büyüdü. 7 TeV hıza ulaşılabileceği ve bu arada mutlaka bulunacağı söyleniyor. Daha da kötümserler 14 TeV kadar deneyin devam edeceği, bu arada bulunacağını söylüyor. Fakat yapılan şey bilimsel bir deneyin amacını aşmış durumda şöyle ki: Deneyde tamamen Kütlesiz bir partikülden madde yaratmayı, yani Tanrı gibi yoktan var etmeyi öngörüyor ki, tabi ki bu bir teori...

Üstelik tamamen bilimsel. Yani CERN’deki BİLİM, YOKTAN VAR ETMENİN PEŞİNDE. Fakat, bizim bu çalışmadaki savunduğumuz birleşik alan teorisine göre, bu partikülleri yoktan var etme özelliğine sahip olan mekanizma 5. boyutun tekillik merkezinde bulunan çok ağır kütleli (sonsuza yakın bir değer) Manyetik Monopoller olmalıdır ve bunların kütle değerleri Higgs bozonlarında çok daha ağır olmaktadır ve üstelik Higgs ve diğer higgs alanı bozonları ile graviton da dahil olmak üzere diğer lepton ve fermionların yaratılış mekanizmasını da bu manyetik monopoller, yani kuantum yumurtaları sağlamaktadır ki, bu manyetik monopollerin birleşik alan uzayı içerisindeki tüm kütlesiz partiküllere kütle kazandıran yapı da aslında bu mekanizma olmaktadır ve bu aslında Einstein-Schwarzschild 5-boyutlu kütleçekim denklemlerinin en önemli sonucundan birisini içeren "Q" olarak mevcuttur ki, bunun isbatını birleşik alan içerisinde Q’nun tüm alan bileşenlerini nasıl meydana getirdiğini ayrıntılı olarak ele aldık. Bu yüzden aslında Birleşik alan teorisini bir başka isimle isimlendirmiş olsaydık, herhalde "Q Teorisi " diyecektik. Dolayısıyla, eğer kendi kendimize “Evrenin büyük patlama anındaki ilk anlarında kütle içeriği neydi?” diye biraz da felsefi bir soru soracak olursak, Birleşik alan teorisine göre bunun cevabı: “Evrendeki tüm partikül ve kütle içeriğini meydana getirecek kadar bir içeriğe sahip olan ve planck ölçeğinde yer alan tek bir Manyetik monopol, yani Quantum yumurtasının Birleşik alan uzayındaki tekillik noktasına yerleştirilmiş olduğunu” söyleyebilirdik. Bu ifadeyi kutsal kitaba göre biraz da dinsel olarak açarsak “Tanrı ışık olsun dedi ve ışık oldu!”, oysa bunun da öncesinde, yani ışıkla birlikte “Tüm kütlesiz partiküllere kütle ve enerji kazandıran bu tekillik mekanizmasını yarattı!” diyebiliriz.

Bu yerleştirme işlemi ise, yaratıcı tarafından öylesine hassas değerlerle ayarlanmıştır ki, büyük patlamanın hemen ardındaki ilk saniyelerde, evrendeki oluşmaya başlayan kütlesiz partiküllerin kütle kazanmaya başlaması galaktik evreni içeren madde yapısını genişlemeyle birlikte oluşturmuştur. Öyleyse, şu önemli felsefi sonucu da çıkarabiliriz ki: Evrenin ilk anlarında bu kuantum yumurtası eğer birleşik bir alan değil de ayrışmış bir alan yapısı içerisinde olsaydı, şu anki yaşadığımız evrenden farklı olarak 3 adet daha evren meydana gelecekti. Çünkü biz biliyoruz ki, 4 temel kuvvet zamanla ayrıştığında evren yegane yani tekil olarak var olmuştur. Aslında, kitabımız boyunca yaptığımız şey pek çok fizik kuramının yardımıyla biz tüm kitabımız boyunca sadece bu iki konuyu isbatlama çalıştık. partiküllerin yaratılma mekanizması tamamen 5. boyut tarafından ve o da tamamen bilinçli bir yaratıcı tarafından kontrol edilmektedir ki, 7-boyutlu Einstein alan denklemlerinin çözümlerini elde ettiğimizde gördüğümüz gibi, elektron, graviton ve manyeton gibi temel partiküller bu mekanizma tarafından meydana getirilerek 4-boyutlu uzay zamana, yani içinde bulunduğumuz evrene holografik olarak kodlanarak aktarılmakta ve karşıt-anti partikülleri ise aynen bir aynanın sırlı yüzeyi gibi tünelin diğer tarafında bırakılmaktadır.