Eğri Uzay-Zaman

Öklit Geometrisinde iki nokta arasındaki en kısa yolun doğru olduğunu öğrenmişizdir. Burada en kısa yol deyimi uzaklık kavramıyla ilgilidir. Öklit geometrisinde uzaklık bir metrik (fonksiyon) ile tanımlanır. P(x1,y1,z1) ile Q(x2,y2,z2) noktaları arasındaki uzaklık (metrik) olarak;

bağıntısıyla verilir. Bilindiği gibi bu metrik katı dönüşümler altında değişmez. Katı dönüşüm deyiminden öteleme (paralel kayma) ve dönme dönüşümlerini anlıyoruz. Katı dönüşümler uzunluğu ve açıyı değiştirmez. Öklit geometrisinde geçerli olan bu kurallar başka geometrilerde başka biçimlere girebilir. Örneğin, Lizbon’dan New York’a gidecek gemi ya da uçak, en kısa yoldan gitmek isterse, iki kentten geçen paralel daireyi izlemez. Kaptanlar bu iki kentten geçen büyük çember üzerinde giderler. Bu nedenle, yolcular önce kuzeye doğru çıkıldığı sonra güneye doğru inildiği izlenimini edinirler. Çünkü, küre üzerindeki P noktasından bir Q noktasına giden en kısa yol P ve Q dan geçen büyük çember yayıdır. Öklit uzayındaki doğrusunun yerini kürede büyük çember yayı almıştır (Şekil-I). Başka yüzeylerde başka biçimler alacaktır. Örneğin, silindir yüzeyinde başka, hiperboloid yüzeyinde başkadır. Görelilikte kullanılan terimlere uyum sağlamak için, Öklit uzayına düz uzay –flat space- , Öklit dışı uzaylara da eğri uzay –curved space- denir.

 

Öklit uzayında bir vektörü, kendisine paralel olarak, kapalı bir eğri boyunca kaydırarak (öteleme) ilk noktaya kadar getirdiğimizde, vektörün orijinal vektörle çakıştığını görürüz. Fakat, küre üzerinde bu özellik kaybolur. Başka bir deyişle, küre üzerinde paralel kayma yola bağlı olarak değişir (Şekil-II). Bu özellikten yararlanarak, yüzeyin eğriliğini (curvature) hesaplarız (Şekil-III). Diferansiyel Geometri derslerinde, eğriliğin ikinci basamaktan türevle hesaplandığını anımsayınız. Öte yandan, fizik derslerinde, ivmenin de ikinci basamaktan türevle hesaplandığını görmüşsünüzdür. Buradan, ivme ile eğrilik arasında bir ilişki kurulabileceği sezilmektedir. Öte yandan, gravitasyonun ivmeye eşit olduğunu söyledik. O halde, gravitasyon ile eğrilik arasında bir ilişki doğmaktadır. Bütün bu söylediklerimizin matematiksel kanıtı vardır. Kanıtlarına ve teorik detaylarına giremeyeceğimiz Genel Görelilik Kuramının matematiği bunu yapmaktadır.

Uzay-zamanda her olay bir nokta ile gösterilir. İşin içine zaman girdiği için, uzay-zamanda iki nokta arasında Öklit geometrisindekine benzer bir uzaklıktan söz edemeyiz. Bunun yerine, noktalar arasındaki uzaklık terimi yerine, iki olay arasındaki uzay-zaman aralığı terimi kullanılır. Buna göre, Dt süresi içinde uzay koordinatlarındaki değişim Dx , Dy , Dz ise, uzay-zaman aralığı aşağıdaki bağıntı ile tanımlanır:

Bu bağıntı Minkowsky metriği diye bilinir. Öklit metriği negatif değer alamazdı ama Minkowsky metriği negatif ve pozitif değerler alabileceği gibi, farklı olaylar (noktalar) için sıfır değerini bile alabilir. Burada c bir dönüşüm sabitidir ve pratikte onu ışık hızı olarak kabul edeceğiz. Bu metrikte önemli olan şey, fotonların c hızıyla gitmesinden çok, koordinat dönüşümleri altında uzay-zaman aralığını değişmez kılan bir c sabitinin varlığıdır. Başka bir deyişle, (t,x,y,z) eylemsiz sisteminden (t’,x’,y’,z’) eylemsiz sistemine geçilirse aşağıdaki eşitliği sağlayan bir c sabiti vardır.

Matematikçiler, Minkowsky metriğini daha zarif yollarla tanımlamayı ve Görelilik Kuramını sağlam bir matematiksel yapı içine almayı severler. Bu yönde yapılanlar öğrenilmeye değecek zerafet ve çekiciliktedir. Halen aktif çalışma alanı olan Gauge Kuramı, String Kuramı, M kuramı gibi kuramlar, Einstein’in kullandığı tansör yerine başka matematiksel yapılar koymaktadır. Aslında, matematiksel olarak bizim bu çalışmada ele aldığımız birleşik alan teorisi yaklaşımı da, bu çeşit bir farklı tansör hesabı kurmaktan başka bir şey değildi. Bunların her birisi oldukça geniş konular olup, bu ek bölüme sığmayacak büyüklüktedir. O nedenle, burada sadece işin matematiğini yapmak yerine, Einstein’in yaptıklarını betimlemekle yetinmek zorundayız.

Tansör hesabında bir noktanın koordinatları alt indislerle değil üst indislerle gösterilir. İşlemlerde, bileşen sayıları onlarla sayılacak kadar çok olduğu için kısaltmalar kullanılır. Örneğin, uzay-zamanda dört boyutlu bir noktayı (olayı) göstermek için grek üssü kullanılır. Zaman boyutunu dışlayıp uzaydaki üç boyutu belirtmek istersek, grek üssü değil, latin üssü kullanılır:

Uzay-zaman aralığını daha kısa yazabilmek için, adına metrik denen,

matrisi kullanılır. Kütleçekimi alanı için bu metrik, “gμv, metrik birim tansör” adını almaktadır. Einstein basitliği seven bir insandı. Çok sayıda indisli terimlerin toplamını yazmak için kolay bir kısaltma önerdi. Aynı üssü ya da indisi taşıyan terimler bütün mümkün haller için toplanır. Buna göre, yukarıdaki uzunluk formülünü şu zarif biçimde yazabiliriz:

Uzay-zamanda koordinat sistemlerimiz çok sık değişmektedir. Koordinat sistemi değişince, yukarıda tanımlanan Minkowsky metriğinin değişmez (invariant) kalmasını isteriz. O halde, uzay-zamanda hangi dönüşümlerin metriği (uzunluğu) değiştirmediğini bilmeliyiz. Bunu matris yardımıyla söylersek, ya da daha kısa olarak bağıntısını sağlayan L matrislerini (dönüşümleri) bilmeliyiz. Kolayca görüleceği gibi;

çıkar ve buradan buluruz. Bu da olması demektir. Bu eşitliği sağlayan matrislere Lorentz dönüşümleri denir. Aslında birleşik alan tansör denklemlerinde kullandığımız tüm uzaklık ifadelerinin temelini bu Lorentz dönüşümleri oluşturmaktadır. Lorentz dönüşümleri çarpma işlemine göre bir grup oluşturur. Poincaré, Lorentz dönüşümlerine ötelemeleri de ekleyerek daha genel dönüşüm grubunu oluşturmuştur. Her iki grup da komutatif değildir. Minkowsky geometrisinin yapısını açıklayabilmek için tansör kavramına girmek gerekir ki, biz burada tansör hesabının detaylarına girmeyeceğiz. Fakat, 4-boyutlu Genel Görelilik için matematiksel yapının nasıl kurulduğunu basitçe şöyle betimleyebiliriz:

Newton Mekaniği mutlak uzay ve mutlak zamanı varsaydığı için, kartezyen koordinat sistemi matematikte olduğu gibi Newton Mekaniğinde mükemmel bir araç olmaktadır. Newton mekaniğinde, fiziksel fenomenlerin çoğunu türev ve integral yardımıyla açıklayabiliriz. Uzay-zamana bunu taşıyabilsek sorunlar çözülmüş olacaktı. Fakat, uzay-zamanda bunu doğrudan yapamıyoruz. Einstein, bu engeli aşabilmek için harika bir yol buldu. Düşüncesi, matematik analizde yaptığımız basit bir kavrama dayanıyordu. İvmeli hareket eden bir parçacığı düşünelim. Zaman dilimlerini durmadan küçültelim. Her adımda, zaman dilimlerinin uç noktaları arasındaki hız farkı giderek küçülecektir. Zaman dilimlerinin uzunluğunu sıfıra yaklaştıran sürecin (limit konumu) sonunda anlık hız ortaya çıkacaktır. Anlık hız sabittir, yani cisim ivmesizdir. Tam bu anda iken cismi bir eylemsiz konuşlanma sistemi içine koyabiliriz. Bunu yaptığımız anda Özel Görelilik Kuramının bütün sonuçlarını o an için uygulayabiliriz. Bu düşünceyle Einstein şu ilkeyi koydu: