Yörünge eğrisinin sınırladığı kapalı alanı tarayan vektörü P noktasında yörüngeye teğettir.

Bu durumda; olur ve v(r,t) Skaler Vektör Alanının zamana bağlı türevinin mutlak değeri;

olarak, P noktasındaki teğet vektörün yörünge eğrisi içerisinde kalan Elektromanyetik Kütleçekim Yük Yoğunluğunu verir. Yük yoğunluğu ifadesini, kuvvet alanları cinsinden ifade ettiğimize göre, şimdi diferansiyel membran yüzeyi üzerindeki bu kütleçekimsel yük (Graviton) yoğunluğunun oluşturduğu Elektromanyetik Kütleçekim Dalga Denklemini elde edebiliriz:

ELEKTROGRAVİTASYONEL DALGA TEOREMİ

olmak üzere, ışık hızında ilerleyen bir Elektromanyetik Kütleçekim Dalgasının hareketini belirler.

Buraya kadar her şey umduğumuz gibi gitti ve Kuantum Kütleçekimi Mekanizmasının basit bir modelini oluşturabildik. Peki herşeyin teorisine giden yolda Kuantum Kütleçekimini açıklayacak olan çok kapsamlı bir model mi oluşturduk? Veya Kuantum Kütleçekiminin tam bir tanımlamasını yapabildik mi? Maalesef, kuantum düzeyindeki birçok matematiksel güçlükler ve belirsizlikler yüzünden, bu sorulara verilebilecek bir cevap elbette ki hayır! olacaktır. Biz sadece temel kuvvetlere ait alan bileşenlerini birleştirdik ve ayrık gibi duran bu vektör alanlarının, aslında tek bir vektör alanının, yani birleşik bir alan kuvvetinin parçaları gibi davrandığını göstermiş olduk. Bununla birlikte, belki daha hiç bilmediğimiz yüzlerce küçük alan bileşenleri vardır. Tüm bu alan bileşenlerinin hepsini bırakın tek bir teoride ve tek bir denklemde ifade etmeyi, binlerce sayfa uzunluğunda bir açıklama gerektiren çok geniş ve kapsamlı bir teoriler zinciri hazırlansa bile bu mümkün değildir. Dolayısıyla teorik fiziğin gelecekteki, doğa yasalarını açıklamaya çalışan öngörülerinin ve deneysel sonuçlarının yegâne test aracı, fiziğin yüksek uzay-zaman boyutlarına çıkıldığında bu alt teorilerin birleşip birleşmediğinin sınanması olmalıdır. Eğer bulunan sonuçlar, bu birleşmeye uymuyorsa veya bu yönde bir gelişme sağlamıyorsa; doğa yasaları değil, ortaya koymuş olduğumuz teori yanlış olmalıdır. Çünkü temel fizik kuramlarının birçoğu pek çok yaklaşıklıklar ve varsayımlara dayalı genellemeler içerir. Fakat yine de, tüm bu bilinmezliklere rağmen doğanın genel yapısını ve matematiksel davranışını basit bir şekilde açıklayabilmek her zaman mümkün olabilmektedir.

Örneğin, yukarıda oluşturduğumuz Kuantum Yumurtasını ele alalım: İçerisinde neler olduğunu, hangi alan bileşenlerinden meydana geldiğini ve kaç tane partikül içerdiğini kesin olarak bilemeyiz. Hatta bu yapının merkezindeki tekillik noktasında neyin bulunduğu konusu ise, tam bir muammadır ve belki de hiçbir zaman çözülemeyecek bir problemdir. Biz sadece, bu mekanizmanın dış yüzeyinde oluşan yük yoğunlukları ve temel alan bileşenleriyle ilgili fiziksel durumları inceleyerek genel bir kanunlar bütününe ulaşmayı deneyebiliriz. Bu yapının daha yüksek boyutlardaki (5 Boyutun üzerindeki boyutlar) temel alan bileşenleriyle ilgilenmedik. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi bu alan bileşenleri, evrenin genişlemesiyle birlikte yüksek boyutlara doğru gidildikçe helezonik bir şekilde kıvrılarak gizlenmişlerdir. Dolayısıyla bunların, içinde bulunduğumuz 4-Boyutlu Uzay-Zamanla, yani evrenle olan bağlantıları 5. Boyuta ait alan bileşenleri kadar fazla değildir. Bu yüzden teorimizin ilerleyen kısımlarında bu saklı alan bileşenlerine değinmeyeceğiz.

Peki Kuantum Yumurtasının alt yapısını oluşturan en temel partiküller manyetik yükler midir? Yoksa onlar da birtakım temel alt bileşenlerden mi oluşmuştur? Bu konu da biraz felsefî olduğu için, bu meselenin de detaylarına girmeyeceğiz ve kuantum yumurtasının temel yapıtaşlarının manyetik yüklerden (manyetik monopollerden) oluştuğunu ve Kütleçekim alanında gravitonlar tarafından taşındığını varsayacağız. Bu durum, biraz da altın yumurtlayan tavuğun hikayesine benzemektedir. Bilindiği gibi bu hikayeye göre, bir adamın altın yumurtlayan bir tavuğu varmış ve bu tavuk her gün içindeki sarı kısmında altın bulunan bir yumurta yumurtluyormuş. Fakat adam biraz açgözlü olduğu için, bu bir yumurta ile yetinmemiş ve acaba tavuğun içerisinde nasıl bir şey var veya tavuğu kesersem içinden daha çok altın yumurta çıkar mı? diyerek bir gün altın yumurtlayan tavuğu kesmiş. Fakat ne görsün! Tavuğun içerisinde küçük küçük altın parçacıkları yüzlerce yumurtayı oluşturmak için sıralanmışlar ve hepsinin toplamı bir altın yumurta kadar bile değildir. Adam, daha sonar bu yaptığına çok pişman olur ve böylece altın yumurtlayan tavuğu ve yüzlerce altın yumurtayı kaybeder.

İşte aynen bu örnekte verildiği gibi, doğa da bir altın yumurtlayan tavuk gibidir. Fakat o cansız altın atomlarına bir canlılık kazandırarak, canlı birer yumurta haline getiren yaratıcıdan (ALLAH C.C.) başkası değildir. Gerçekte, ruh ve madde ayrılmaz bir bütündür ve birisi olmadan, diğerini düşünmek olanaksızdır. Dolayısıyla madde, en küçük yapıtaşlarına ayrıldıkça sahip olduğu ruh da, daha çok inceleşerek ortaya çıkar ve artık bu noktadan sonra manâ âlemlerinin özelliklerini sergilemeye başlar.

 

KUANTUM KÜTLEÇEKİMİNİN ELEKTROZAYIF MODELİ: