ELEKTROZAYIF KURAMININ KUANTUM MEKANİKSEL SONUÇLARI

Elektrozayıf kuramını ve elektromanyetizma ile çekirdek kuvvetlerinin birleşimini genel hatlarıyla gösterdikten sonra, şimdi de Elektrozayıf kuramının bazı kuantum mekaniksel sonuçlarına değinelim ve aynı zamanda Kütleçekimini de içerisine alan bazı sonuçlara değinerek, teorinin genel hatlarıyla çalışıp çalışmadığını kontrol edelim. Basit bir şekilde, Güçlü ve Zayıf çekirdek kuvvetleri ile Elektromanyetizma birbirine bağlayan Birleşik alan kuvvetine ilişkin Einstein alan tansörü bileşenleri;

şeklinde gösterilebilir. Buna göre, Einstein alan denklemlerinin Schwarschild çözümlerinden birisi;

Metrik 5-boyutlu diferansiyel uzaklık ifadesi;

olmak üzere ve Einstein kütleçekim alanı;

olarak alınırsa ve Riemann diferansiyel yüzey manifoldu;

olmak üzere;

şeklinde basitçe yazılabilir. Bu çözüme dikkat edersek, daha önce öngördüğümüz gibi, r2’li terim içeren kütleçekim alanı ile 1/r’li terim içeren elektrik alanı potansiyelleri, 1 terimiyle ifade edilen manyetik alan potansiyeli ifadesinden daha küçük kalmakta ve vektörel olarak toplanabildiği gibi, skaler olarak da parçalı bir çözüm içerisinde toplanabildiğini göstermektedir. İşte, birleşik alan teorisinde skaler alanların toplamı kavramı, bu çözüm içerisinde bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. R=sabit ifadesi ise, Schwarschild yarıçapının sabit kaldığı dönmeyen karadelik tekilliği civarındaki uzamsal alan bileşeni boyutunu ifade etmektedir. Eğer, kütleçekim denklemi boş uzayda kaynakları içermeyecek şekilde;

Denklemine göre çözülecek olursa;

simetrik Dirac-Gamma elektromanyetik alan bileşeni matrisi ve Enerji-Momentum tansörü olmak üzere;

Weyl-Dirac tansörü cinsinden elektromanyetik alan bileşenleri ifade edilirse;

ve 5D»4D invariant dönüşümü altında Tansör denkleminin elektromanyetik akı çözümünün de kaynakları içerecek şekilde invariant kalacağı kabul edilirse;

Elektrostatik denklemleri bulunmuş olur. Stokes denkleminden hareketle de;

denklemine indirgenerek;

olarak atomun “Bohr yarıçapı” da bulunmuş olur. Burada, “ n ” elektronun spin değeri, “ m ” elektronun kütlesi, “r “ yarıçapı ve “” planck sabitidir. Dolayısıyla bu sonuçlar da beklediğimiz gibi, birleşik alan teorisinin QCD ve QED çerçevesinde de yani, kuantum mekaniksel düzeyde de mükemmel bir şekilde işlediğini kanıtlamaktadır. Buradaki sonuçların Bohr atom modelini doğrulaması, Birleşik alan kuramının kuantum mekaniğini içerisine aldığını gösteren önemli bir isbattır. Yalnız burada bir problem vardır ki, yukarıdaki elektrostatik durumda yazılan Dirac denklemini Relativistik durumda Schrödinger dalga denklemiyle ifade ettiğimizde;

Denklemine kuantum mekaniksel operatörleri uygularsak;

KLEİN-GORDON DENKLEMİ

adı verilen ve elektromanyetik vektör alanında hareket eden herhangi bir yüklü ve kütleli partikül için dalga denklemi elde edilmiş olur. Hatırlarsanız, önceki kısımlarsa, birleşik alan teorisine göre düzenlediğimiz paraboloid uzay-zaman yapısının sınırlı bir enerji bandı içerdiğini öngörmüştük. İşte, burada elde ettiğimiz dalga denklemindeki partikül ise, çok daha geniş bir enerji spektrumuna sahip olduğu için, herhangi bir spine sahip olmayan nötrino gibi partiküllerde sorun çıkartmazken, elektron gibi spinli partiküllerde hata vermektedir. Dolayısıyla, bu durum inşa etmiş olduğumuz manyetik monopol mekanizmasına dayanan kuantum kütleçekimi teorisinin önemli açmazlarından birisidir. Bu, yalnız Dirac’ın değil kuantum mekaniğinin de önemli açmazlarından birisiydi. Çünkü, o sıralarda genellikle tek bir atom modeli üzerinde çalışılıyordu ve Hidrojen atomundan başka bir atom veya elektrondan farklı bir partikül için bu denklemlerin sağlanıp sağlanamayacağı test edilemezdi. Gerçi, Dirac bu sorunu aşmak için enerji ifadesinin karekökünü alarak;

ve buradaki ve katsayılarını 4×4 Gamma matrisleri olarak;

şeklinde ifade ettiyse de, ve olarak alındığında dalga denklemi;

şeklinde yine Dirac denkleminin standart haline geri dönülüyordu. Bu durum, şimdilik kuantum mekaniğinin bir açmazı olmakla birlikte, manyetik monopolleri de matris hesabına katıp;

şeklinde tanımlanarak Dalga denklemine eklenirse, Dirac matrislerinin polar koordinat sisteminde yeniden düzenlenmesiyle;

şeklinde bir 4×4 Dirac-Gamma matrisi kurulabilirse;

şeklinde bir 5-boyutlu Göreli bir tekillik çözümü elde edilerek, diğer kütleçekim alanı veya elektromanyetik alan partikülleri için de sonucu sıfır vermeyen ve spin değeri sıfır olmayan partiküller için de bir kuantum kütleçekimi kuramı oluşturulabilir. Ayrıca, evrenin büyük ölçeklerinde çalışırken Hiperbolik-Küresel Riemann geometrisini kullanmamız ve kuantum boyutlara inildiğinde Eliptik-Paraboloid bir geometri kullanmak zorunda kalmamız farklı ölçeklerde çalışırken bir uzay-zaman ölçek değişimini ve buna bağlı bir ayar teoremini de gerektirir ki, çalışmamız boyunca böyle bir konuya da değinmedik. Halbuki, birbirinden farklı olan bu koordinat sistemi ve uzay yapılarının belirli ve uygun invariant dönüşümlerle ölçeklenmesi gerekir. Bu sebeple bu gibi konulara, teorimiz boyunca bazı önkabullerle ve ideal durumdaki bazı varsayımlarla yaklaşarak yola çıktık ve ayrıca oldukça teorik ve matematiksel altyapısındaki bazı zorluklardan dolayı şimdilik girmedik..

Şimdi, Yang-Mills Alanlarına göre yeniden düzenlenmiş olan 5- Boyutlu Einstein alan denklemine yeniden dönecek olursak; buradan hareket ederek v(r)’nin, skaler vektör alanı olarak değişimini belirlemeliyiz ki, bunun için Einstein-Yang-Mills alan denklemini çözümlememiz gerekir;

Bu denklemi, v(r,t) skaler vektör alanı cinsinden ifade edersek;

Bu durumda olur.

Şimdi, ifadesinde heriki tarafın zamana göre türevini alıp;

Buradaki türev ifadesi alınırken, e2v(r) neden ev(r) olarak alındı diye düşünebilirsiniz. Fakat buradaki türev ifadesine dikkat edersek, ev(r)’nin 5. boyuta ait ayar (Gauging) alanı gibi davrandığını görürüz.

Nitekim, ifadesinin diferansiyelini alırsak;

olur ve dolayısıyla metrik diferansiyel uzaklık ifadesinde yer alan 5. boyuta ait radyal (rξ) bileşenini, skaler eğrilik tansörü cinsinden ifade edersek;

şeklinde bulunur.

Bu kısmî türevli denklemden VR’yi çekerek;

denklemini birim yük yoğunluğu için, çözümlemesini yaparak VR’nin değişimine ilişkin yörünge eğrisini belirlersek;

olarak bulunur.

Buradaki elektronlara ait yük yoğunluğu değişiminin şeklinde 2-Boyutlu olarak yörünge düzlemi üzerinde dağıldığını düşünürsek;

şeklinde değişen bir elektriksel yörünge eğrisi elde ederiz.

Bu denkleme dikkat edersek, aynen daha önce kütleçekim alanı için yaptığımız elipsoidal parabolik yörünge eğrisi denklemiyle aynı yapıda olduğunu ve böylece kuantum boyutlarındaki yörünge eğrileriyle atomik boyutlardaki elektronlara ait yörünge eğrilerinin tamamen birbirine benzediğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla buradan da, kuantum boyutlarındaki elektromanyetik kütleçekim alanı ile atomik boyutlardaki elektrozayıf alanın (Elektromanyetik Çekirdek alanı) Birleşik bir alan yapısı gibi davrandığı sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü temel olarak benzeşen alan yörüngeleri demek, bu alanların kaynağı olan temel kuvvetlerin de aynı kaynaklı temel bir kuvvet alanının parçası gibi davrandığını gösterir ki, bunun sonucunda elde ettiğimiz yörünge eğrilerinin benzeşmesi de bu durumu kanıtlamaktadır. Dolayısıyla yukarıdaki elektriksel göreli potansiyel vektör alanı ifadesini, Elektrik alan vektörü bileşenleri ve elektriksel yük yoğunluğu cinsinden ifade ederek yörünge eğrisini tam olarak belirlemiş oluruz;

olarak ifade ettiğimiz alan bileşenlerini denklemine göre;

elips denklemine benzer şekilde ifade edersek;

{c= ışık hızı} olmak üzere,

elektrik yük yoğunluğu için, elektrik alan düzleminde hareket eden eliptik bir yörünge denklemi belirler. Bu çözüme göre, 5-Boyutlu Einstein alan denklemlerini yeniden düzenleyerek Yang-Mills Alanlarına ilişkin QCD (Quantum Cromo Dynamics) Denklemlerini elde edersek, yani Elektriksel yük yoğunluğuna ilişkin “Color Electrical” olarak bilinen yük bileşeni denklemini de elde ettiğimizde; vektör ara bozonlarının (W ve Z) varlığını ispatlayarak Elektrozayıf Kuramı, yani Elektromanyetizma ile Çekirdek kuvvetlerinin birleşmesini de tanımlamış ve böylece Birleşik Alan Teorisine doğru giden yolda önemli bir kuvvet alanı birleşimini daha göstermiş oluruz;

Şimdi 5- Boyutlu Einstein Alan Denklemlerine geri dönelim ve bu denklemleri, yukarıda tanımladığımız elektriksel skaler vektör alanları cinsinden yeniden oluşturalım. Bu durumda 5- Boyutlu Einstein Alan Denklemleri şu şekilde olur;

Bu denklem sisteminin basit bir parametrik çözümü ise;

olarak bulunur. Buradan da görüldüğü gibi, Einstein Alan Denklemlerinin çözümü de ilk tanımladığımız v(r) elektriksel skaler alanına benzer bir elektrik potansiyeli ifadesi oldu. Dolayısıyla buradan yola çıkarak, buradaki yük ifadesinin daha üst boyutlarda farklı bir anlam kazanarak, “Renkli Elektrik” yükü olarak karşımıza çıkan W ve Z vektör ara bozonlarının elektriksel yüklerine denk geldiğini görürüz. Özellikle 11-Boyutlu Uzay-Zamanda, bu yük yoğunluğu daha farklı bir anlam kazanarak elektriksel vektör alanı bileşenlerini, yani kütleçekim alanının içerisindeki temel elektrik alanı bileşenlerini oluşturmaktadır. Dolayısıyla elektriksel yüklerin tam bir tanımlaması en üst boyutta, yani 11-Boyutlu Uzay-Zamanda yapılabilmektedir. Şimdi yukarıda elde ettiğimiz 5-Boyutlu Einstein elektriksel alan denklemlerinin bir benzerini, 7-Boyutlu Uzay-Zamanda tanımlarsak bu durumu, yani QCD Elektrozayıf vektör ara bozonu (W+ ve W-) yüklerinin daha çok kuantlaşarak bir Elektriksel yüke) yoğunluğu alanını, yani elektrik yüklerini tanımladığını görebiliriz.

Aşağıdaki 7-Boyutlu Einstein alan denklemlerine dikkat edersek, ilk 4 denklemin kütleçekimine ait skaler vektör alanlarını tanımladığını fakat (5) ve (6) denklemlerinin f=0 olması durumunda kaynakları içermeyen skaler Yang-Mills Alanlarını, yani Elektromanyetizma ile Çekirdek kuvvetlerinin tanımladığı Elektrozayıf kuramını tanımladığını görebiliriz. 6. Denklemin zamana göre integralini alırsak ve sol tarafında yer alan v Skaler Vektör alanına ilişkin ifadeyi incelersek;

sonucu elde edilir ki, bu sonucun Covarians terimini de eklediğimizde oluşturduğumuz, potansiyel ifadesine ne kadar yakınsadığını ve elektriksel yüklerin daha iyi tanımlanabildiğini görebiliriz.

Dolayısıyla buradan, şu önemli matematiksel sonucu çıkarabiliriz ki, 4-Boyutlu Uzay-Zamandan 11-Boyutlu Uzay-Zamana doğru çıkıldıkça elektriksel yüklerin daha bir belirgin hale geldiğini ve dolayısıyla daha sağlıklı bir şekilde tanımlanabildiğini görmüş oluruz. Bu da bize, elektriksel yüklerin üst boyutlardaki Akdelik tekilliklerinden evrenimize sürekli aktıklarını isbat etmekte, yani bir nevi maddenin yaratılarak bu evrene holografik görüntüler şeklinde aktarıldığını göstermektedir.

Aslında, bu çeşit bir düşünce tarzı ve bu modern fizik yaklaşımı, tasavvufun kendisinde zaten vardır. Örneğin, şöyle ki: Mevlana’nın Mesnevisinin giriş kısmını oluşturan ilk 18 beyitinde kapalı bir manada bahsetmiş olduğu, bir Neyin derin bir kuyunun dibinden kainattaki tüm varlık alemine ilişkin bilgileri aktarak sürekli konuşması; aslında atomaltı düzeyde yer alan bu elektron transferine mükemmel bir işarettir ve yaratılışın ince sırlarına bizim ancak yüksek düzeyli bir matematikle ulaştığımız önemli bir sonucunun tasavvuf diliyle mükemmel bir ifadesidir. İşte, buradaki o derin kuyu aslında karadelik veya akdelik tekilliklerine işaret etmektedir. Ney ise, yaratıcının meydana getirdiği ilahi notalar şeklinde varlıkları meydana getiren temel kuvvet alanı bileşenlerine ve neyin çıkarmış olduğu seslerse, elektron ve diğer atomaltı partiküllere denk düşecektir..

Ancak, bu asırdaki bir sufi ise, kitabımızın başında da değindiğimiz gibi, kainattaki en temel ve en küçük ölçekteki bir sicim titreşiminin, tüm varlık alemi adına kainatı, örneğin kapalı bir odadaki bir gitarın tellerinden süzülen titreşimleriyle anlatmasını ifade edebilir. Kim bilir? Belki de böyle bir yaklaşım modern fizikle modern sufizmi birleştiren mükemmel bir düşünce tarzı olabilir. Tabi, bu tüm evrenin müziği için de geçerli. Yani, sürekli sinusoidal salınım yapan sicim titreşimlerinin muazzam senfonisi bu düşünsel süreçte, yaratılışın ince dokunmuş notalarına denk düşecektir..

 

EVRENİN 5-BOYUTLU MİMARİSİ

5-Boyutlu Einstein Kütleçekim alan denklemlerinde tanımlanan ve Birleşik Alan Teorisinde temel birleşmeyi gerçekleştiren v(r) skaler vektör alanı, toplam 12 vektör alanı potansiyelinden oluşur. Bu potansiyellerden altısı, elektromanyetizmayla kütleçekimini birleştiren elektrogravitasyonel kuvvet alanı taşıyıcıları olan, m-,m+,m0, g-, g0 ve g+’lar tarafından belirlenirken; diğer altısı, elektromanyetizma ile çekirdek kuvvetlerini birleştiren ve Yang-Mills alan denklemleriyle tanımlanan elektrozayıf kuvvet alanı taşıyıcıları olan w+,w0,w-,e+,e0 ve e-‘lar tarafından belirlenir. Dolayısıyla v(r) skaler vektör alanını oluşturan bu 12 skaler vektör alanı potansiyeli, 6666 şeklinde 4 temel kuvvet alanı 6666 şeklinde bir simetrik ayar grubunda bulunur ki, Kur’an’ın 6666 ayet olması sırrından birisi ve en önemlilerinden birisi olan Kainattaki bu büyük ayar simetrisidir. Dolayısıyla, temel kuvvetlere ilişkin alan bileşenleri de birbirleri içerisinde simetriktir ve bu simetri Maxwell denklemleriyle tanımlanan kuvvet alanları ve yük taşıyıcıları için de geçerlidir. Böylece Birleşik Alan Teorisi, temel yük ve Alan bileşenlerine göre altılı bir simetri içermektedir: 6 simetrik Elektrogravitasyonel vektör potansiyeli, 6 simetrik Elektrozayıf vektör potansiyeli; 6 simetrik Elektrogravitasyonel yük taşıyıcısı, 6 simetrik Elektrozayıf yük taşıyıcısı ve hepsini tek bir denklem sisteminde ifade eden 6 simetrik Maxwell denklemi.

Gerçekten de, hissedebildiğimiz 4-Boyutlu uzay-zaman 5-Boyutlu uzay-zamanın bir holografisi ve yansıma şeklindeki bir görüntüsüdür. 5- Boyutlu uzay-zamanın sınır-teğet yüzeyine ait zar yüzeyinin zarfı, dokunarak geçtiği bölümünü oluşturan 4-Boyutlu uzay-zaman içerisinde yaşadığımız evren yüzeyini oluşturur. Aşağıdaki şekildeki evren modelinde de tasvir edildiği gibi, bu yüzeyin içerisi boş olmayıp, 5. ve farklı bir uzay-zaman boyutu ile doldurulmuştur. Helezonik kıvrımlar yaparak Planck ölçeğinde saklı duran bu gizli boyut, evrenin kayıp düzlemi olan 5. Boyutunu ve iç yüzeyini oluşturur.

Dolayısıyla bizler, yani evrendeki tüm maddî varlıklar, devamlı şişmekte olan bir balon gibi düşüneceğimiz bu yüzeyin üzerinde yer alırız. Aşağıdaki birinci şekilde verilen içi boş ve ilk yaratılış anındaki evreni tasvir eden modeldeki tekillik noktasını oluşturan bu 5- Boyutlu uzay-zaman yüzeyi büyük patlamanın ardından hızla açılarak ve şişerek bildiğimiz anlamdaki 4-Boyutlu uzay-zamanı oluşturmuştur. Fakat bu arada 5. Boyutun kendisi genişlemeyerek büzülü bir vaziyette Planck ölçeğinin ardında saklı kalmıştır. Eğer bu yüzeyi helezonik bir tünel olarak düşünseydik, bu tünelin içerisine girdiğimizde tüm evrenin çok küçük bir nokta kadar olan ve bir tekillik noktasına hapsedilmiş olan bir mini bir manyetik monopol olarak görebilirdik ve bu tünel içerisinde çok hızlı (ışık hızından daha yüksek bir hızda) bir şekilde hareket ederek evrenin gidilmesi imkansız olan trilyonlarca kilometre uzaklıktaki uzak köşelerine bir anda ulaşabilirdik. Bu 5-Boyutlu yüzeyin dışarısı ise, paralel bir evrene açılan 6. Boyutun sınır-teğet yüzeyini oluşturur ve bu durum 11. Boyuta kadar böylece devam ederek, sırasıyla 7. kat gök ve onun sınır-teğet yüzeyinin oluşturduğu 8. kat göğü oluşturan Sûr borusuyla sona erer. 11. Boyutu oluşturan Sûr borusu, bütün karadelik tekilliklerinin merkezinde yer alan manyetik monopolleri bu tünel diğer alt uzay-zaman boyutlarındaki tüm tekillikleri içerisinde toplayan devasa boyutlu bir uzay-zaman tünelidir ki, uzay-zamanın tüm diğer noktalarıyla bağlantılıdır.

 

EVRENİN 11-BOYUTLU MİMARİSİ

Peki 5-Boyutlu Uzay-Zaman yapısı yukarıdaki gibi bir şekil oluşturuyorsa, geriye kalan 6 boyut nasıl bir yapı sergilemektedir? Geriye kalan bu altı boyut (6, 7, 8, 9, 10 ve 11. Boyutlar), Süpersicimler şeklinde ikişer ikişer birbirinin üzerine dolanarak 2×3=6 şeklinde bir yapıda, her biri tıpkı 2- Boyutlu hiperbolik zaman yüzeylerinde olduğu gibi, helezonik hiperboller şeklinde ve iki boyutlu bu zar yüzeylerinin toplam 6 tane yüzey elemanı oluşturacak şekilde birbirlerinin üzerine sıkıca sarılmasıyla oluşmuştur. Dolayısıyla bu saklı 6 boyut, kendi içerisinde ayrı bir 6’lı simetri içerecek şekilde bina edilmiştir.

Bu simetriyi şu şekilde de basitçe izah edebiliriz: Nasıl ki zaman boyutu, 4. ve 5. boyutların birleşmesiyle hiperbolik bir zar yüzeyi oluşturuyorsa; işte bunun gibi 6. ve 7. boyutların birleşmesiyle helezon şeklinde oluşan bu zar yüzeyi yukarıda tanımladığımız 6 yüzeyden oluşan uzay-zaman kübünün bir yüzeyini oluşturur. Geriye kalan diğer boyutlar olan, 8. ve 9. boyutlar birleşerek helezonik zar yüzeyinin diğer yüzünü oluşturur. Ve nihayet 10. ve 11. boyutlar da zarın kalan diğer iki yüzeyini oluşturur. İşte bu 2×3=6 tane helezonik zar yüzeyi, tıpkı xyz koordinat sisteminde xz, yz ve xy yüzeylerinin bir hacim elemanının karşılıklı yüzeylerini oluşturması gibi; bu yüksek boyutlu zar yüzeyleri de helezonik bir şekilde ikişer ikişer kıvrılarak, 3- Boyutlu bir Uzay-Zaman hacmi gibi 11- Boyutlu hacimsel bir topolojik yüzey oluştururlar. Dikkat edilmesi gereken önemli olan bir nokta da, üst boyutlardaki Sicim yapısının teker teker değil de çiftler halinde kıvrılması ve hacimsel bir yüzey tanımlayacak şekilde bir yapı sergilemesidir. Aşağıdaki şekillerde 5 ve daha yüksek ve en nihayetinde 11-Boyutta oluşan bu 2 ve 6 Boyutlu Sicim yapısını ve kıvrılmalarını gösteren temsilî resimler verilmektedir: