Yüksek frekansta çalışan bir bobin oluşturabilmek için kullanılabilecek bir devre şeması.

Aslında verdiğimiz bu basit örnekten çok büyük sonuçlar çıkarabiliriz. Bunların içerisinde en önemlisi ise, aşırı yüksek frekanslarda maddenin atomlarının da titreşmeye başlaması ve kaynağın frekansıyla atomların doğal frekansının rezonansa girerek elektromanyetik enerjinin, kütleçekim enerjisine dönüşerek kütleye, Uzay-Zamanda salınım hareketi yaptırması ve bu durumda, depolanan elektromanyetik alanın etrafında buna ek olarak bir de kütleçekim alanının oluşmasıdır. Aslında bu basit mekanizma, Birleşik Alan Teorisine giden yolda çok önemli bir adımdır ve bütün Skaler ve Vektörel alanların birleşik bir alanın parçalarından meydana geldiğinin fiziksel bir sonucudur.

Yenİ FİzİĞe DoĞru: Eİnsteİn Alan Denklemlerİ

Einstein alan denklemleri ya da Einstein denklemleri, yüksek hız ve büyük kütlelerde geçerli olan Uzay-Zamanın geometrisi ile enerji ve momentum dağılımını ilişkilendiren doğrusal olmayan (Nonlineer) diferansiyel denklemler kümesidir. Einstein, bu denklemleri ilk kez 1915 yılında yayımlamıştır. Bu denklemler, 5 Denklemden oluşan ve uzay-zamanın eğriliği ile skaler alanları belirleyen Einstein tansörü ile 6 Denklemden oluşan momentum ve enerji dağılımına (Enerji-Momentum tansörü) eşdeğerlik ilkesi ile eşleyen toplam 11 Denklemden oluşur. Einstein tansörü, metrik tansör ile bağlantılıdır. Bu yüzden problem, verilen bir enerji momentum dağılımı için metrik tansörü çözmek anlamına gelmektedir. Bu denklemler, düşük hızlarda ve düşük kütlelerde Newton mekaniğine yakınsar.

Bu denklemler, Genel görelilik kuramı ve özel görelilik kuramı olarak iki ana başlık altında incelenir. Denklemler, kütlenin olmadığı bir evren için çözülürse; yâni denklemin âşikâr çözümü alınırsa özel görelilik kuramına ulaşılır. Bu kuram zamanın, uzayın bir parçası olduğunu ve evrendeki limit hızın ışık hızı olduğunu kanıtlamıştır. Genel görelilik kuramında ise, ivmenin dahil olduğu Newton'un kütleçekim yasasının uzayda eğrilikler yarattığını öne sürmüş ve bunu da yapılan deneyler kanıtlamıştır. Einstein alan denklemlerinin âşikâr olmayan tek bir çözümü vardır. Bu çözüme Schwarzschild çözümü denir. Teorimizin ilerleyen kısımlarında Schwarzschild çözümünün, kütleçekim alanına ilişkin karadelik tekillik çözümlerini içerdiğini ve bu çözümlerin 5- Boyutlu Kaluza-Klein tekillik çözümlerine eşit olan ve Birleşik Alan Teorisinin Temel Denklemlerine götüren bir yol olduğunu göreceğiz.

 

Eİnsteİn Alan Denklemlerİnİn Matematİksel Gösterİlİmİ

Einstein alan denklemleri kapalı biçimde,

 

Gμν = κTμν

 

şeklinde verilebilir. Burada Einstein tansörü,

olarak tanımlanır; burada Tμν, Enerji-Momentum tansörü ve κ=8πG/c4 şeklinde, “Kozmolojik Sabit” olarak tanımlanır. Ayrıca gμν metrik tansör, Rμν Ricci eğrilik tansörü ve R de eğrilik olarak adlandırılır.

Dİferansİyel (Türevsel) Denklem: Bir ya da daha fazla değişken arasındaki ilişki, bu değişkenlerin değişim oranlarının bir fonksiyonu olarak düşünülebilir. Değişim oranları, zaman bağımsız değişken olmak üzere sürekli veya kesikli olarak ifade edilebilir. Değişkenlerin zamana bağlı olduğu düşünülürse; değişkenler, onların değişim oranları ve fonksiyonları ifade eden denklemler elde edilir. Bu denklemlere Türevsel Denklemler denir. Bu denklemlerin diğer bir adı da Diferansiyel Denklem olarak geçer.

Einstein Alan Denklemlerinin diferansiyel formu şu şekildedir:

 

Bu denklemdeki (v, ψ, a, w), 4 bilinmeyeni için yazılan 5 non-lineer diferansiyel denklem takımını oluşturan Uzay-Zaman değişkenleridir. Denklemlerdeki Q=nr0, Kaluza-Klein Manyetik yükü (Manyetik Monopol)‘dür. Einstein, bu diferansiyel denklemlerin çözümlerinden yararlanarak Birleşik bir kuram oluşturma konusu üzerinde çok çalıştı, ancak başarıya ulaşamadı. Fizikçi meslektaşları buna hiç de şaşırmıyordu. Çünkü eskide kalmış bir bakış açısından yararlandığı için onun zaten boşa kürek çektiğini düşünüyorlardı. Einstein tüm diğer fizikçilerin aksine, "Birleşik Alan Kuramı"nı oluşturmaktaki temel sorunu, Görelilik İlkelerinin değil, Kuantum Mekaniği'nin yarattığına inanıyordu. 1954 yılında fikrini şöyle dile getiriyordu: "Kuantum güçlüğü ile karşılaşmamak için kendimi, başını Görelilik kumuna gömen bir devekuşu gibi görünüyor olmalıyım!"

Ne var ki bugün, asıl sorunun Einstein'ın kuramından kaynaklandığını biliyoruz. Olağanüstü küçük ölçeklerde, Einstein'ın zaman ile mekânı (dolayısıyla gerçeklik) büyütecin altında süreksiz ve nokta nokta hale gelen, gazetedeki bir fotoğraf gibi oluyor. Genel Görelilik Denklemleri, nedensellik ilkesinin yok olduğu ve bir parçacığın A noktasından B noktasına mekânda (Uzay'da) yol almaksızın ulaştığı böyle bir ortamda işe yaramıyor. Böyle bir dünyada, gelecekteki olay ancak belli bir olasılığa dayanıyor; Kuantum Kuramı da bu olgu üzerine kuruludur.

Einstein, kozmosun temelindeki yasaların bir kumar oyunu gibi düzenlediğini asla kabul etmedi. Bu yüzden de Birleşik Alan Kuramı'na ilişkin yazdığı makaleler ilkel kalmaya mahkûmdu. Ancak bu makaleler, fiziğin en temel problemine çözüm arıyordu. Bu problemin önemini kavramak konusunda Einstein, öylesine ileri görüşlüydü ki, fizik bilimi ancak bugünlerde ona yetişmeye başladı. Yeni nesil bir grup fizikçi nihayet herşeyi, Einstein'ın deyişiyle "fiziksel gerçekliğin tüm öğelerini" açıklayabilecek "Büyük Birleşik Kuramı" yaratma mücadelesine girişti. Bugün geldikleri noktaya bakılırsa, bu yüzyılda, Einstein'ın 1900'lerin başlarında önderlik ettiğinden çok daha heyecan verici bir entellektüel devrime tanık olacağız.

Sİcİm Kuramı

Aslında bazı kuramsal fizikçiler kütleçekimini doğanın diğer temel kuvvetleriyle bütünleştirmeye yarayacak (en azından böyle görünen) kuramsal çerçeveyi oluşturmak konusunda ilk adımı attılar bile. Bu çerçeve popüler adıyla Sicim (Tel) Kuramı olarak biliniyor. Sicim (Tel) Kuramı, Evren'i oluşturan en temel, bölünemeyecek kadar küçük bileşenlerin nokta gibi parçacıklardan değil, titreşen minyatür keman tellerine benzeyen sonsuz küçük (infinitesimal) döngülerden oluştuğunu öne sürer. "Sicim Kuramı"nın öncüsü, İleri Araştırmalar Enstitüsü'nden Edward Witten, bu kuram için "20. yüzyılda tesadüfen bulunan bir 21. yüzyıl yapıtı" diyor. Fakat bu kuramdaki asıl dert ise (gelmiş geçmiş en zor bilmeceyi çözene kadar) daha kaç tane farklı şeyle (sicimlerin farklı titreşim modları veya tipleri) karşılaşacağımızı, ne Witten'in ne de bir başkasının bilememesi.

Columbia Üniversitesi'nden fizikçi Brian Green'e göre sorunun temel nedeni, kuram oluşturulurken sondan başa doğru bir yol izlenmek zorunda olunması: "Fizikçiler çoğu kuramı oluşturmak için öncelikle herşeyi kapsayan genel bir düşünce yaratır, ardından bunu denklemlerle ifade eder" Green, "Oysa biz halâ neyin 'gerçek' olduğunu anlamaya çalışmakla meşguluz" diyor.