Uzay-zaman eğrisi: Uzay-zamanda gösterilen Gelgit etkisi.

Genel göreliliğin ana fikri, serbest düşme hareketine “doğal hareketler” – kütleçekiminin olmadığı hallerdeki düzgün doğrusal hareketin benzeri – gözüyle bakmaktır. Bu nedenle, serbest düşme hareketini uzay-zamanda ‘doğrusal’ dünya çizgileriyle tanımlandığı şeklinde düşünebiliriz. Ancak yukarıdaki şekilden de görüldüğü gibi, ‘doğrusal’ tanımını kullanmak biraz şaşırtıcı olacağı için terminolojik bir yaklaşımla, serbest düşen parçacıkların dünya çizgilerine uzay-zamanda geodezik adını vereceğiz. Bu, iyi bir adlandırma mıdır? ‘Geodezik’ sözcüğünün anlamı nedir? İki boyutlu bir eğri yüzeyindeki iki noktayı birleştiren örnek olarak ele alalım. Geodezikler, böyle bir yüzey üzerindeki ‘en kısa’ eğriler olarak tanımlanabilir. Eğri yüzeye gerilen bir sicim parçasını düşünürsek bu sicim parçası, geodezik boyunca uzanacaktır. Yukarıdaki şekillerde, birisi ‘artı eğrilikli’ (bir kürenin yüzeyi gibi), öteki ‘eksi eğrilikli’ (bir eyerin yüzeyi gibi) olmak üzere iki yüzey tasarımlanmıştır. Artı eğrilikli yüzeyde, başlangıçta birbirine paralel uzanan iki yakın çizgi giderek birbirlerine yakınsayacak, eksi eğrilikli yüzeyde ise aynı çizgiler birbirinden ıraksayacaklardır. Serbest düşen cisimlerin dünya çizgilerini düşünürsek, bu çizgileri bir bakıma bir yüzeyin geodeziklerine benzetebiliriz. Bu benzetme altında, yerçekimsel gelgit etkisi ile bir yüzeyin eğriliğinin etkileri arasında bir yakınlık vardır, fakat bu kez hem artı ve hem eksi eğriliklerin etkilerinin her ikisi de mevcuttur. Uzay-zaman ‘geodezikleri’ bir yönde (Dünya yönünde çizildikleri zaman) birbirinden ıraksamaya başlıyorlar (eksi eğrilikli yüzeyde olduğu gibi) ve başka yönlerde (Dünya’ya göre yatay olarak yer değiştirdikleri zaman) birbirine yakınsamaya başlıyorlar (artı eğrilikli yüzeyde olduğu gibi). Böylece uzay-zaman ‘eğriliği’ kavramının, kütleçekim alanlarının davranışını tanımlamak için nasıl kullanılabileceği anlaşılıyor. Buraya kadar söylenenler Newton kuramı dışına çıkmamızı gerektirmez. Ortaya çıkan yeni tablo yalnızca bu kuramın yeniden formüle edilmesidir. Ancak, Minkowsky (Einstein’ın matematik hocası)’nin özel görelilik tanımından, yani kütleçekiminin yokluğunda geçerli olan uzay-zaman geometrisi ile bu tabloyu birleştirirsek yeni fizik devreye girecektir. Bu birleşimin sonucu Einstein’ın genel göreliliğidir. Elektromanyetizma ve genel göreliliğin yani kütleçekimin birleşimine girmeden önce, kütleçekim alanı () çizgilerinin yapısını inceleyeceğiz ve bu çizgilerin kütleçekim merkezine doğru yönlenmiş helezonik (burgaç şeklindeki helis eğrileri) eğrilerden oluştuğunu göreceğiz. Bunu ilk ortaya atan ise, ve olarak bilinen temel yerçekimi kanunlarını bulan Isaac NEWTON olmuştur. Newton, bir kulenin tepesinden bir cisim bırakarak nereye düştüğünü izlemiş ve sürtünmenin ihmal edildiği bir ortamda bunun yörüngesinin bir helezon olabileceğini düşünmüştür. Fakat yanlış olarak, bunun nedenini Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönmesine bağlamıştır. Oysa ki bu durumu ve evrenin birçok yerinde bulunan karadeliklerdeki çekim mekanizmasını incelersek, çekim kuvvetinin doğasında bu şeklin zaten olduğunu görürüz. Yani klasik olarak yüzyıllardır dikey ve düz çizgilerden oluştuğu sanılan yerçekimi kuvvet çizgileri aslında helis çizerek çekim merkezine yönlenmektedir.

Aşağıdaki Newton’a ait çizimleri incelersek bu durumu daha iyi anlayabiliriz: